Kitap yazmak için yazarın belli bir tekniğe uyma zorunluluğu yoktur. Roman yazarları diledikleri gibi yazmakta özgürdürler. Ancak tiyatro oyunu veya sinema senaryosunda başka kişilerle (yönetmen, oyuncu gibi) iletişim gerekli olacağından dramatik yazarlık için teknik bilgi gereklidir.
Bir eser yazmak için ilk akla gelen yol ilham beklemektir.
Kişinin zihninde bazı konu parçaları, sahneler ,dağınık ayrıntılar belirir. Bunlarla ilkel bir taslak oluşturulabilir. Yazar adayı düşüncesine yoğunlaşmalı, olasılıkları ve seçenekleri taramalı, konuyu-karakterleri geliştirmeli ve taslağını adım adım netleştirmelidir.
İlham perisinin ne zaman ve nerede geleceği belli olmadığından yazar adayı yanında her zaman kağıt, kalem bulundurmalıdır. Çoğunlukla şairlerin uykundan uyanınca yazdıkları söylenir. Mehmet Akif Ersoy'un duvarlarının mısralarla dolu olduğu rivayet edilmiştir. Hatta şuanda adını anımsayamadığım bir yazar araba kullanırken ilham gelmesinden dertlidir.
Kişi çevresel bir uyarıcıyla da yazmaya itilebilir. Bu uyaran kişinin zihnini ve duygularıını harekete geçirebilir. Bu uyarıcı; bir sanat eseri (resim,yazı, tiyatro, film, fotoğraf) ya da gerçek olaylar,kişiler veyahut rüya olabilir ve kişinin aklına yeni fikir tohumları atabilir. Somutlaştırırsak kişi sadece olayın bir kısmını görüp gerisini hayal gücüyle oluşturabilir. Susanna Tamaro bir üçüncü sayfa haberini okuyup, etkilenip bundan yola çıkarak bir kitap yazmıştır.
Yukarıdaki yazıda Turgut Özakman'ın "Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği (Tiyatro, radyo, televizyon, sinema)" adlı eserinden faydalanılmıştır. Daha geniş ve ayrıntılı bilgi için kitabı okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder