22 Kasım 2011 Salı

Olmasaydı ne güzel olurdu

Sigara olmasaydı ne güzel olurdu
Bağımlılık olmasaydı ne güzel olurdu
Hastalık olmasaydı ne güzel olurdu
Art niyet olmasaydı ne güzel olurdu
Sabrın sonu gelmeseydi ne güzel olurdu
Erkenden rahatsız nefes alarak uyanmak olmasaydı
Hatalarını ısrarla tekrar etmek olmasaydı
Gücünün sınırlarını denemek olmasaydı
Saçmalıklar olmasaydı
İnsanlar yapacaklarını direkt olarak kendileri yapıp
Sonuçlarına anında kendileri muhatap olsalardı
İnsanlar başkalarının zayıf yönlerini kullanmasaydı ne güzel olurdu
Sigarayı icat eden doğmasaydı en güzel olurdu.

Haksızlık olmasaydı
Güçsüzlük olmasaydı
Eşitsizlik olmasaydı
Sağlıksızlık olmasaydı
Yetersizlik olmasaydı
Mecburiyet olmasaydı
Zorbalık olmasaydı
Saygısızlık olmasaydı
Olmaz ama olmasaydı keşke!

20 Kasım 2011 Pazar

SAVAŞ VE KADIN

Sabahleyin kalkıp duşunu aldıktan sonra her zaman yaptığı gibi banyo aynasına bakarak saçlarını taradı. Yalnız bu sefer daha sert bir şekilde taramaktaydı. Aynaya bakarken kendine yabancılaştığını hissetmekteydi. Aslında çok mutlu olması gereken bir gündü. Neden ama böyle hissediyordu ki? Bugün yıllardır hayal ettiği bir gündü. Şimdi neden böyle keyifsizdi ki? Yüzünü makyaj için hazırlamak üzere kremledi. Özel günler için aldığı farını özenle gözlerine uyguladı ve rimelini sürdü ki çok açık gri mavi gözleri daha güzel gözüksün.

Makyajını yaparken bir yıl öncesini düşünmeye başladı. Çok gürültülü hareketli bir iş günü. Fotoğraf çekmek üzere oraya gitmişti. Hem de iç savaş sürmekteyken. İnsanlar silah ve bomba sesleriyle ordan oraya panik halinde koşturuyorlardı. Çocuklar, kadınlar, askerler kan gölü olmuş yıkık sokaklarda canlarını kurtarma derdindeyken Kate ve meslektaşı için tek önemli olan işlerini en iyi şekilde yapmaktı. Bir yandan bir arabanın birinin arkasına sığınıp bir yandan da deklanşöre basmayı sürdürüyorlardı.

Biraz arkadaşının yanından ayrılıp risk almaya ve ortamın içine ilerlemeye karar verdi. Uzakta koşmakta olan küçük bir kızı çekmeye başladı. Arada ayakta adını bile bilmediği ve umursamadığı ağır bir silahla duran adamın da fotoğrafını çekti. Çok heyecanlıydı işini yaparken. Birden o kız o adamın durduğu yere geldi ve adam silahını küçük kıza doğrulttu. Adam kıza bağırarak elindeki küçük bohçayı almaya çalıştı ama kız direndi. Kate bu sırada eğilmiş ve en iyi kareyi almaya çalışıyordu. Küçük kız başına silah dayalıyken onu fark etti ve yardım istercesine ona bakmaya başladı. Bir an duraksamakla birlikte fotoğraf çekmeye devam etti.

Ödülünü almak üzere salonda yerini aldı. Yılın fotoğrafçısı ödülü için onu anons ettiler ve işte o fotoğraf çok büyük bir halde sahnedeydi. Alnından vurulmuş küçük kız...İzleyicler ayakta alkışlarken o hızla salonu terketti ve bir köşeye sığınıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Savaş ve kadın beraber varolamayacak iki unsur. İksinin biraya gelmesinden geriye kalansa; mutsuz eden ve artık anlamsız gelen bir başarı.